6 Temmuz 2009 Pazartesi

22 PAP


ATEŞE ÇAĞIRANLAR!


şeytanın kör yobazları:



Papa, “Allah’ın Oğlu” ifadesiyle aslında en büyük hakareti, peygamberimiz Hz. İsa’ya yöneltiyor… Bunun üzerinde hiç düşünen, bu konuda hiç yazan yok…



Halbuki aynı konu hakkında Necran Rahipleri ile tartışan Hz. Muhammed (sav), Peygamber kardeşi İsa hakkındaki bu hakarete o kadar içerlemişti ki, rahipleri mübahaleye davet etmişti



Artık sana bu ilim geldikten sonra, kim seninle Îsâ hakkında tartışmaya girerse de ki: “Haydi gelin oğullarımızı ve oğullarınızı, hanımlarımızı ve hanımlarınızı ve bizzat kendimizi ve kendinizi çağırıp, sonra da gönülden Allah’a yalvaralım da bu konuda kim yalancı ise Allah’ın lânetinin onların üzerine inmesini dileyelim.”(Ali İmran 61)


Hz. İsa ile ilgili bu âyetlerin, Hıristiyan olan Necranlıların, Resulullaha gelen ve Hz. İsa hakkında onunla tartışmak isteyen heyeti hakkında nazil oldukları rivayet edilmiştir.

Necranlılar Resulullaha gelip onunla isa hakkında tartışarak, o zamanın âdetinden olan "Lanetleşme"yi teklif ettiler. İşte bunun üzerine bu âyetler nazil oldu.

Huzeyfe el-Yeman diyor ki: "Necranın reislerinden, Âkıb ve Seyyid unvanı verilen kişiler Resulullaha geldiler. Onunla mübahele yapmak istediler. Fakat bunlardan biri diğer arkadaşına "Bunu yapma, Allaha yemin olsun ki eğer o gerçekten Peygamber ise ve biz de onunla mübahele edersek bundan sonra ne biz kurtuluruz ne de soyumuz." dedi. Bunun üzerine o iki kişi Resuiullaha dediler ki: "Biz sana istediğini vereceğiz sen bizimle birlikte güvenilen bir kişi gönder. Bizimle güvenilmeyen bir kişi gönderme." Bunun üzerine Resulullah: "Ben sizinle beraber, gerçekten güvenilir olan bir kişi göndereceğim." dedi. Sahabiler bu şerefe nail olmaya hazırlandılar. Resulullah buyurdu ki "Kalk ey Ebu Ubeyde b. el-Cerrah." Ebu Ubeyde ayağa kalkınca: "İşte ümmetin emin kişisi budur." buyurdu.1

Sa'd b. Ebi Vakkas diyor ki: "Bu âyet-i kerime nazil olunca, Resulullah Aliyi, Fatımayı, Hasan ve Hüseyini çağırdı ve dedi ki: "Ey Allahım, işte benim ehlim bunlardır.”2

Bu hususta Abdullah b. Abbas diyor ki: Şayet Resulullahı mübahaleye çağıran insanlar mübahaleye çıkmış olsalardı, geri döndüklerinde ne ailelerini ne de malların bulabilirlerdi.

MÜBAHALE: Bu işe "Lanetleşme" derler ve bunu şöyle yaparlardı. Her iki taraf, kadınları ve çocuklarıyla birlikte bir yerde toplanıp kendi inanç ve iddialarının doğruluğunu savunur ve sonunda "Allahm laneti yalancının üzerine olsun." derlerdi. İşte Necranlılar bu âdete uyarak Resulullaha da bu şekilde mübahale yapmayı teklif etmişlerdi. Fakat bunun sonucundan korkarak kendi tekliflerinden vaz geçmişlerdir.3

1- Buhari, K. el-Mağazi, bab: 72/Ahmed b. Hanbel, Müsned c.l s. 414

2- Tirmizi, K. Tefsir el-Kur'an Sure 3, Hadis No. 2999


Rahipler, onun bu kararlılığı karşısında yemin gününde karşılıklı yeminleşmekten vazgeçtiler… Vergi antlaşmasını kabul ederek, sulh ile ayrıldılar gittiler…

Hz. İsa’nın “Allah’ın Oğlu” olduğu inancı, muharref Hristiyanlığın olmazsa olmaz bir itikadı olarak, Hz. Peygamberimiz (sav)’in vicdanını cidden yaralamıştı. O kadar ki, İsa Peygamber’e yapılan bu haksızlığa karşı o, İslâm ordularını ve kılıcını değil, bizzat kendini koymuştu ortaya… Kızı Fatıma’yı, damadı Ali’yi ve evlatları Hasan ile Hüseyin’i… Yemin sabahı, “Ey Allah’ım bunlar da benim ehlim!” diye dua ediyordu, Hüseyin kucağında, Hasan elinde, Fatıma ile Ali ardında… Onun bu kararlılığı ve mesele hakkında bizzat kendi canını sunması karşısında telaşlandı Rahipler… Yeminleşmekten geri durdular…

Farklı dinlerle ilişkiler ve tebliğ bağlamında diyalog, Hz. Muhammed (sav)’in metoduydu. Ama o, izzet sahibi son elçi olarak, diğer peygamberlerin haklarını, kendi hakkından daha az aziz tutmazdı. Dikkatinizi çekerim ki, Hz. İsa’ya yönelik hakareti bizzat kendi canını ortaya koyarak cevaplamıştı, hiçbir ordu gücüne, hiçbir maddi güce sırtını yaslamadan, kendini koymuştu ortaya… O, Allah’a ve diğer Peygamber kardeşlerine hep sadık kaldı…

Papa 16. Benedict ülkemizi ziyarete geliyor. Hz. İsa’ya “Allah’ın Oğlu” diyen bu baş rahiple yeminleşecek kim var aramızda? Şimdiye kadar değişik Papa’larla görüşüp el sıkışan İslâm liderleri, dini tebliğ görevlerini yerine getirdiler mi?

Hakkındaki binlerce seks skandalı, kara para aklama ve mafya-uyuşturucu bağlantılı dava ve spekülasyona rağmen, Vatikan, kendi yolunda ilerlemeye devam ediyor. Peki biz ne yapıyoruz? Adına tebliğ demeyelim de hadi teolojik tartışma veya medeniyetler (dinler) arası diyalog diyelim: Bir tek Müslüman “Allah’ın Oğlu” meselesini kendine dert edindi mi? Yoksa Hz. İsa onların peygamberi, ne halleri varsa görsünler mi diyelim?



“Papa bir puttur” demiş Voltaire.



Soru: Hz. İsa’yı Papa’nın elinden kim kurtaracak?



Not: Arkadaşımız Taceddin Ural’ın “Papa Bir Puttur” isimli kitabı, Etkin Yayınları’ndan çıktı. İlginç bilgi ve belgelerle dolu, ilginize takdim ederim.